Kimi yerde Symi kiminde de Simi şeklinde ismi yazılan, Rodos’un 41 km güney-güneybatısında , Datça ve Bozburun un tam karşısında, Anadolu’ya 6,5 km mesafede yer alan 58 km kare büyüklüğündeki kayalık, dağlık ve kurak bir adadadır. Yaklaşık 2.000.-2.500 kişilik bir nüfusa sahip olan ada’ nın bugün için temel geçim kaynağı turizm ve özellikle de günübirlik turlarla Rodos Adasından ziyarete gelen ziyaretçilerden elde edilen gelirlerdir
Anadolu kıyılarına yakınlığı ve sunduğu doyumsuz manzaralar nedeni ile son 5-6 yılda Türkler tarafından yeniden keşfedilen adaya yazın günde 100 den fazla Türk teknesi yanaşır duruma gelmiştir.Symi tatil beklentileri huzur içerisinde , sessiz ortamda denize girip , dinlenerek vakit geçirip, bar, diskotek gibi eğlence yerlerini tercih etmeden tatil geçirmek isteyen kişiler için mükemmel bir seçimdir. Ancak , geç saatlere kadar eğlence ve gece hayatı yaşama beklentisi içerisinde olanların Symi den hayal kırıklığı ile ayrılacakları kesindir. Birkaç bar ve taverna seçeneği bulunmasına rağmen, diğer Ege Adalarındaki gibi bir gece hayatı Symi de yoktur
Symi’nin tarihi de , coğrafi komşuları durumundaki Dodekanez (12 Adalar) Adaları ile benzerdir. Mitoloji de deniz tanrısı Poseidon’un eşi Peri Syme nin doğum yeri olarak anılmıştır. Symi nin ismi Homer’in İliyada Destanında Truva Savaşında Helenlerin safında savaşan Kral Nireus un vatanı olarak geçmektedir. 14.yy a kadar adanın tarihi ile ilgili fazlaca bir bilgi yoktur.1373 Saint John Şövelyelerinin yönetimine girmiştir. Şövelyelerin gemicilik ve ticarete olan büyük ilgisi ile başlayan refah ve zenginlik dönemi, 19.yy da buharlı gemilerin kullanılmaya başladığı zamana kadar devam etmiştir. 1522 de Osmanlı İmparatorluğu tarafından alındığında Sömbeki ismi ile verilmiştir. Sömbeki ismini , adada inşa edilen Sümbek ismi verilen teknelerden aldığı söylenmektedir. Symi, 1912 de İtalyanlara , 1943 Nazi Alman Devletine ve devamında da birkaç yıllık İngiliz Yönetiminden sonra da 1948 de Yunanistan’ a bağlanmıştır.
Sünger avcılığı ve gemi tersaneleri ile büyük bir refaha erişen ,22.500 Kişinin yaşadığı zengin bir ada olan Symi, sünger avcılığı ve gemi inşasından gelen gelirlerin sona ermesinden sonra 19.YY sonunda büyük bir yoksulluğa düşmüştür. Ada sakinlerinin çoğu Avustralya ve ABD ne göç etmek durumunda kalmıştır.
At nalı şeklindeki Yialos/Gialos ismi ile anılan doğal limanın yamaçlarına 18-19 YY da inşa edilmiş her biri başka güzellikteki neo klasik evler , başka hiçbir Ege Adasında bulunamayacak güzellikleri gözler önüne serer. Denizden Yialos Limanına gemi ile gelen kişiler ilk bakışta 19 YY dan kalma bir masal diyarına geldiği hisse kapılacaktır.
Anfitiyatro şeklindeki yamaçlara inşa edilen evlerin hiçbiri komşusunun manzarasını kapayacak veya biri diğerinin nefes almasını, denizden gelecek esintilerden faydalanmasını engelleyecek şekilde konumlandırılmamıştır. Simi’nin diğer Ege Adalarından en büyük farkı mimari yapısını bozan, çok katlı betonarme yapıların gözünüzü tırmalamamasıdır. Adanın mimari dokusunun korunması Yunan Kültür Bakanlığı Arkeoloji İşleri tarafından konulan çok sıkı idari düzenlemeler ile kontrol altına alınmıştır. 20.yy başlarında terk edildikten sonra , 2.Dünya Savaşı sonrası enkaz haline gelen bu evlerin restorasyonu ve eskisinin tıpatıp ölçülerinde boyaların rengine kadar belli kurallara bağlanmıştır. Yeniden inşası uyulması gereken kuralların sıkılığı ve çalışma şartlarının zorluğu nedenleri ile , restorasyon büyük maliyetlere katlanılarak gerçekleştirilebilmektedir.
Adanın taşlık ve kıraç bir yapıya sahip olmasının yanında doğal su kaynağı bulunmadığından, ,tüm kullanım suyu gereksinimi Rodos’tan su tankeri gemilerle yapılan taşıma ile karşılanmaktadır. Nerede ise her evin altına kışın yağan yağmur sularını depolamak üzere sarnıçlar inşa edilmiştir